17 Ağustos 1999’dan depremindeki acıları ve yasları dün gibi hatırlıyoruz. Geçtiğimiz günlerde yaşan
DEPREM
DEPREM
17 Ağustos 1999’dan depremindeki acıları ve yasları dün gibi hatırlıyoruz. Geçtiğimiz günlerde yaşanılan depremde tetiklenen birçok duygu gözlemledim. Kaygı ve korkular doruklarda yaşandı herkes kendisi ve aile için endişelendi ve yine o günlerde olduğu gibi insanlar sokaklara döküldü.
Doğal afetin yarattığı travma(yı)ları diğer travmalarla bir tutamayız ama acısını neredeyse aynı düzeyde yaşarız. Diğer travmalar derken aslında insan tarafından gelen zararlardan bahsediyorum. Örneğin; kaza, savaş, tecavüz vb.
Diğer travmatik durumlardan ayrılan noktalardan bir diğeri ise birçok insanın aynı duygu, düşünce ve davranış süreçlerinin yaşıyor olmasıdır. Doğal olarak insanların kendi hayatları ve dış etkenlerin üzerinde kontrolü sağlayamadığını görmesi ekstra bir endişe yaratır.
Herkes bu noktada aynı endişe düzeyine mi çıkar?
Bu noktada değiştirilemez bir gerçek var ki. Deprem, endişe duygusunu kontrol edilemeyecek şekilde her insanda arttırır. Bu noktanın dışında endişe duygusunu yönetmekle ilgili alanda kişiler birbirinden ayrılabilir. Endişe yönetiminde kişilik özellikleri, geçmiş yaşam deneyimleri gibi birçok etken tarafından belirleyici roller bulunabilir.
Empati kurmak bizler için kolay
Kısaca empatiyi tanımlarsak; bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum veya davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek anlamına gelir.
Kolay olan kısmı biz bu ortak acıyı zaten yaşadık, deneyimledik ve kimilerimiz atlattı ya da atlatmak için çaba harcıyor.
Deprem sonrası hep beklenen ve kaygıyı fazlasıyla arttıran o deprem muhabbeti hiç birimize iyi gelmez. Kaygısı olanlara hiç iyi gelmez.
Yanıtlanması gereken iki soru;
Tahmin edilebilen ve zamanı verilebilen bir duruma “doğal” denir mi?
Biz biliyoruz bu duyguyu neden elimizde olan imkanlarla diğer insanların olumsuz duygularını tetikliyoruz?
Birlik ve beraberlikten neler doğduğunu gördük biz yıllar önce ve yan yana olmak için çok büyük acıları beklememiz gerekmiyor.
Karşı tarafın stresini anlayabilir ve sadece dinleme eylemiyle bile iyi gelebiliriz.
Herkes için hayat yeterince karmaşıkken sosyal çevrenin yatıştırıcı bir yanı olsa bu denli karmaşık hissedilir mi yaşanılanlar?
Anlayabildiğimiz, kendi dünyamızda anlamlandırabildiğimiz ve birlik içinde hareket ettiğimiz güzel günlerde yaşayalım.
Uzman Klinik Psikolog Fulya ÇELİK
pskfulyacelik@gmail.com